Çanakkale Savaşında Dr. Tarık Nusret
Kahraman Doktorumuz Tarık Nusret

Yıl 1915…Yer Çanakkale Cephesi, nam-ı diğer Boğazlar Savaşı, Aydınlar Savaşı. 1 metre toprağa, 6000 merminin sığdığı yerdir Çanakkale. Dökülen kanlardan dolayı, 100 yıl sonra bile hala otun dahi çıkmadığı yerdir Çanakkale. Yıl sonunda birçok lisenin bir mezun dahi veremediği yerdir Çanakkale. Silah sayısının az olduğundan bir askerin savaşırken diğerinin yanında kuran okuduğu, savaşmak için arkadaşının şehit olmasını beklediği yerdir Çanakkale.
Çanakkale’de bizim tek ihtiyacımız askeri malzemeler, teçhizatlar değildi. Cephe gerisinde tıbbi malzemelere, ilaçlara, en çok da Morfine ihtiyaç vardı ama elimizdeki morfin sınırlıydı. Bu yüzden ameliyatların yapıldığı, hastaların tedavi edildiği sahra çadırının önüne bir çadır yapılmış, ortasına büyük bir masa konulmuştu. Nöbetleşe şeklinde doktorlar masanın başında duruyor, önüne gelen yaralıların ameliyatla yaşayıp, yaşayamayacağına karar veriyordu.
Eğer yaşayabilirse morfini veriyorlardı. Şehit olacaklara ise sadece ‘kaldırın’ deniyordu. Oysa tüm askerlerimizin morfine ihtiyacı vardı, diğer askerlerin acı çeke çeke şehit olmaması için morfin almaları gerekiyordu ama bırakın morfini, hafif ağrı kesicilerin sayısı bile sınırlıydı. Yapacak birşey yoktu.
Bir gün, masa başında doktor Tarık Nusret varken, çok fazla yaralı olduğu için önüne getirilen askerleri hızlıca muayene ediyor, morfinin verilip verilmeyeceğine karar veriyordu. Duygusal karar vermemek ve savaştan sonra yüzleri aklına kazınmasın diye özellikle yaralı askerlerin yüzüne bakmıyordu. Önüne hasta getiriliyordu elleri, ayakları kopmuş ‘Kaldırın’…Bağırsakları çıkmış ‘Kaldırın’…’Kaldırın’…’Kaldırın’…’Yaşar morfin verin’…’Kaldırın’…
Sonra bir asker önüne getirdiler, çok kan kaybetmiş, neredeyse iç organları gözükecek kadar yarası açıktı. Doktor Tarık ‘kaldırın’ dedi, tam sedyeciler kaldıracakken bir ses duyuldu. ”BABA”
Yaralı asker, Doktor Tarık’ın öz oğluydu. Herkes buz kesmişti. Doktor, ilk önce elindeki ilaca baktı, oğluna baktı sonra oğluna yaklaşıp kanlı yüzünü sildi. Alnından öpüp dikleşerek sedyecilere ‘Gölge bir yere kaldırın’ der. Doktorun, oğlu için fazladan söylediği tek şey gölge olmuştu.
Doktor Tarık Nusret, birkaç saat sonra nöbetini devredip, kaldırılan askerler arasında oğlunu aradı. Bir ağacın altında gördü, oğlu çoktan şehit olmuştu. Kucağına alıp öpüp koklayıp, ağlayarak;
”Oğlum, nolur beni affet. Onu sana yapamazdım. O senin hakkın değildi oğlum”
Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna bir morfin bile yapmadığı yerdir Çanakkale.
Yüzbinlerce askerin, doktorun, hemşirenin, çocuğun, kadının, yaşlının…bu toprakları vatan yaptığı yerdir Çanakkale. Çanakkale’nin hem deniz hem de kara savaşını yenerek ”ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” sözünü kanıtladık.
Hepsinin Ruhu şad olsun, Vatan Sağolsun…
