Osmanlı’ya Matbaa İlk Ne Zaman Geldi?

Osmanlı’ya matbaanın geç geldiğini hepimiz biliyoruz. Zamanına gelecek olursak hepimiz Lale devri deriz. Hatta biraz daha detaylı bilenler direk 1727 der.
Ama size gerçeğin farklı olduğunu söylesem?
Osmanlı’ya Matbaanın İlk Gelişi
1492 yılında İspanya’nın İber yarımadasında büyük bir katliam başlıyor. Kastilya kraliçesi Isabella (I. Isabel) ile Aragon dükü Ferdinand (II.fernando) siyasi ve dini birlik için kilisede evlendikleri gün Reconquista (Yeniden fetih anlamına gelen İspanya’nın diğer dinlerden arındırılması) başlatmışlardır. Yani, İspanya’da Hristiyan olmayan kim varsa yani tüm Müslüman ve Yahudileri katletmeye başlamışlardır. İşte bu noktada Osmanlı İmparatorluğu devreye giriyor.
Osmanlı’da II. Bayezid tahttaydı ve Cem sultan meselesi ile ilgileniyordu. İspanya’da kıyıma uğrayan Endülüs Emevi müslümanları yardım isteyince, II. Bayezid, Kemal Reis komutasında İspanya’ya gemi yollar. Sadece müslümanlara değil, kıyıma uğrayan Yahudilere de kapılarını açar. Hatta meşhur bir sözü var: “İspanya Kralı Fernando’ya deli diyorum. Kendi ülkesini fakirleştirip benimkini zenginleştiriyor.”
Seferad yahudileri (İspanya’dan Osmanlı’ya gelen yahudiler) arasında matbaa ustası David ve oğlu Samuel Nahmias da vardı. Osmanlı’ya matbaa’yı da getirmişlerdi. 1493 yılında matbaa kurmuşlardır. Bu matbaalarda İbranice, İspanyolca, Yunanca ve Latince dillerinde kitap basılmasına izin verilirken, Arapça ya da Türkçe olarak kitap basılması yasaklanmıştır. Arapça ve Türkçe olmaması Osmanlı toplumunun çoğunun matbaa ile tanışmasını geciktirmiştir.
Neden Yanlış Biliyoruz?
Tarihçiler bunu bilsede toplumda şöyle bir algı oluştu:
“İlk Türkçe matbaa = İlk matbaa”
Yahudi matbaası İbranice basım yapıyordu. Daha sonra:
- 1567’de Ermeniler kendi matbaalarını kurdu.
- 1627’de Rumlar kurdu .
- Türkçe matbaa ancak 1727’de geldi.
Neden Türkçe basım yapılmadı?
Dini endişeler ve güçlü bir hat sanatı geleneğinde dolayı Türkçe ve Arapça basım yapılmadı.
Ulema, Kur’an ve dini metinlerin matbaada basılmasına karşıydı. El yazması Kur’an’ların kutsallığı, güzelliği, sanatsal değeri… Matbaa “soğuk” ve “sahte” görülüyordu.
Ayrıca binlerce hattat, müstensih (kitap kopyacısı) vardı. Matbaa onların işini elinden alacaktı. Ekonomik bir direnç de vardı.
En sonunda Macar asıllı bir müslüman olan İbrahim Müteferrika, yıllarca uğraştıktan sonra Türk matbaası için izin almış ve 1727 yılında III. Ahmed’den izin almıştır. Tek bir şartla: ”Dini kitap basmak yasak!”
İlk kitap 1729’da basıldı: Vankulu Lügati (bir sözlük). 1742’ye kadar sadece 17 kitap bastı. Çünkü:
- Talep azdı (okur-yazar oranı düşüktü)
- Hala el yazması tercih ediliyordu
- Matbaa pahalıydı
Özetle;
Osmanlı’ya ilk matbaa 1492 yılında Seferad Yahudileri ile gelmiştir. İlk Türk Matbaası ise 1727 yılında İbrahim Müteferrika kurmuştur.
Avrupa, rönesans, reform, bilim devrimini matbaa yardımıyla yaparken Osmanlı yasak koyarak bunun için çok gecikti. Ve bu gecikme, belki de Osmanlı’nın modernleşme yarışında geri kalmasının en önemli nedenlerinden biridir.
